22 Aralık 2013 Pazar

GENÇ KIZLARA ROMANTİK BİR NASİHAT - MUSTAFA AKINCI

GENÇ KIZLARA ROMANTİK BİR NASİHAT
 


Gecelerin birinde, güney sahilinde bir tatil kasabasında iki haftalık tatile gelmiş, tatilinin 3.günününde tanıştığım , on gündür beraber olduğum ve yarın evine dönecek olan bir kızla bir bankın kenarında hafif üşümüş ama neşeli bir halde... hüzünlü ama aşk alevi sarmış bir halde... sırf hayatımın kadınını cezp etmek için sarf ettiğim en komik lafların ne kadar acı ve ne kadar etkileyici olduğunu paylaşıyorum...


BEN: Seni çok seviyorum biliyor musun?

O: Evet biliyorum.

BEN: Hayır, bilmiyor musun? Bilseydin beni sarılmaktan başka bir şey yapmazdın.

O: Pekiyi sen neden sarılmıyorsun öyleyse?..

BEN: Ruhum ruhuna öyle sarılmış ki, şimdi ölü gibiyim... Ruhundan sıyrılabilirsem, bedenimle tüm hücrelerine nüfus edeceğim.

O: Seni Çok Seviyorum Canım Benim... (sarılmanın ardından, sıcak bir yanak öpücüğü) Canım gökteki hangi yıldız senin?

BEN: Sen benim olursan tüm yıldızlar benim olur.

O: Seni Çok Seviyorum Canım Benim... (sarılmanın ardından, sıcak bir yanak öpücüğü) Ama lütfen ama cevap ver, hangi yıldız senin?

BEN: Gitmen gerekecek.

O: Neden?

BEN: Güneş varken hele ki, yanımdayken hangi yıldız görünebilir ki?

O: Seni Çok Seviyorum Canım Benim... (sarılmanın ardından, sıcak bir yanak öpücüğü) Canım beni sevmek için çok mu, uğraşıyorsun? Bu kadar güzel sözleri sarf etmek için sürekli uğraşıyor musun, yoksa?..

BEN: Sen nefes almak için uğraşıyor musun? Ya da göz kapaklarını kıpırdatmak için? Ya da kalbinin atması için?.. Seni sevmek yaşamsal bir ihtiyaç  kadar önemli bir o kadar da alışılmış.

O: Sen hayatımda tanıdığım en harika insansın.

BEN: Ben senin için aynı şeyleri söyleyemem çünkü seni tanıdıktan sonra "hayat" , "sen" , "en" , "harika" ve "insan" anlayışım değişti. Hani bir ülkeye gidersin de kendi ülkendeki kurallar geride kalır ve sen o ülkeye ayak uydurmaya çalışırken meraklı bir halle aptallaşırsın ya işte ben de şu an öylesine ayrı bir yaşamdayım.

O: Seni Çok Seviyorum Canım Benim... (sarılmanın ardından, sıcak bir yanak öpücüğü) Canım beni her zaman seveceksin değil mi?

BEN: Senin belleğimde bıraktığın o kadar çok "sen" varsın ki, o kadar çok seni yaşıyorum ki, her gün bir sen'den ayrılsam "sen" benim sonsuza dek sevdiğim kalırsın.

O: Seni Çok Seviyorum Canım Benim... (sarılmanın ardından, sıcak bir yanak öpücüğü, gözler yaşlı ve dudaklar titrek bir şekilde) Burada kalalım. Birbirimizi bırakmayalım. Beni hep böyle sev. Ben de sensizliğe dayanacak "sen" değilim. (sürekli sağ eliyle gözyaşlarını silerek) Ben seni çok seviyorum. Senin kadar sevebilir miyim ya da seviyor muyum, bilmiyorum! Ama bildiğim tek bir şey var buradan ayrılırsam seni bir daha göremeyeceğimi düşünüyorum.

BEN: Sana kal dersem, seni sen olarak kabul etmiş olmam. Aileni, işini, hayatını ve planlarını hiçe saymış olurum. Seni her şeyim etmişken hiçe sayarsam "sen" sen olmazsın ve ben sen'i sevdiğimden emin olamam. Ben de burada kalırsan seni bu yüzden kaybedeceğimden korkuyorum.

O: Canım ama (ağlayarak ve titreyen dudaklar ile) amaaa ben seni çok seviyorum ve her zaman seninle kalmak istiyorum.

BEN: Benimle kalman için bana yakın olman gerekmez ki. Kalbini birle benimle...
İnsanlar neden birbirine bağırır biliyor musun? Eski bir hikayede okumuştum ya da şimdi ben uyduruyorum bilmiyorum.

O: (tebessüm eder)

BEN: Kalpler uzaklaşınca ruhların bağı birbirinden seyrelirmiş ve refleksle uzağa seslenirmiş gibi konuşulurmuş... ama kalpler bir olunca bir fısıltı bazen gök gürültüsü gibi olurmuş.

O: "Kalpten kalbe yol vardır, fakat görülmez." demiş Ayşe K...

BEN: İmam-ı Gazali

O: (Burnunu silerek) Ne İmamı?

BEN: O söz İmam-ı Gazali'nin sözü.

O: (epeyce gözlerime baktı ve tebessüm ederek) Seni Çok Seviyorum Canım Benim... (sarılmanın ardından, sıcak bir yanak öpücüğü) Seni Çok Seviyorum Canım, Aşkım, Bilge Sevgilim Benim... (az da olsa keyfi yerine gelmiş, gözyaşları dinmiş ama halen ağlamaklı bir ses tonuyla) Senin bilmediğin bir şey var mı? Sen çok bilgilisin...  (gülümseyerek ve şirine bir tavırla) Bilmediğin bir şey var mı, senin aşkım?

BEN: Anneannenin ayakkabı numarası... Juventus'un ilk 11'i... Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bozuk trafik lambaların sayısı... Evimizin köşesindeki bakkalın neden bozuk süt sattığını-

O: (kahkahalara boğularak) Alemsin

BEN: Seni ağlatacak ve güldürecek bir erkek düşlüyordun değil mi?

O: Evet.

BEN: Pekiyi her tatile geldiğinde yaz aşkı yaşar mısın?  

O: A! Bu nerden çıktı?

BEN: Ağzımdan çıktı. Sen her yaz aşkına böyle tutulur musun?

O: Nasıl yani? Ben senin için kahrolarak ağlıyorum sabahtandır bak nasıl bir çaresizlikle yarın yola çıkacağımı düşünüyorum senin bana sorduğun soruya bak.

BEN: Bu ilişki bitti, bir gün gelecek beni de unutacaksın. Belki bunları isim vermeden yazarım ve sen de okuyup biraz ağlar ve tebessüm ederek kocana sarılarak uyursun.

O: (şok olmuş bir ifadeyle) Aşkım sen şaka yapıyorsun değil mi?

BEN: Hayır.

O: Sarf ettiğin sözler? Yaşadıklarımız?..

BEN: Ne yaşadın? Ne yaşadık? Sana elimi bile sürmedim. Sen hep "ne zaman beni dudaktan öpecek? ne zaman yalnız odada kalacağız?" diye düşündün ama sadece sen beni yanağımdan öptün. Her ne yaşadınsa benim süslü sözlerim seni yaşattı. Şimdi sana bana bekaretini -eğer bakire isen- ver desem gözünü kırpmadan verirdin ama ben sana nasıl birini sevmen gerektiğinin dersini verdim. Eğittim seni. Seni gelecekteki eşine hazırladım... Seni gerçekten bu şekilde seven tek erkek ben olacağım evet ama seninle bir ömür boyu yaşam sağlayacak o erkek ben değilim.
Sen beni sevdin belki ama asıl sevdiğin maceraydı... tutkuydu... bu sahildi... güzel sözlerimdi... şairane bir romantikti..
Sarf ettiğim her söz gerçekti ama sahibi sendeki sen değildi... sevdiğim ama henüz tanışmadığım hayatımın kadınınaydı...o ruh her zaman benim karşımda ve ben ona her zaman "sen" diyorum. (oradan kalkıp gittim ve O arkamdan öyle bakakaldı...)


O, şimdi evli ve sanırım 3. çocuğuna hamile biri olarak sadık ve cefakar bir eş olarak 6 yıldır evli. Yani hesaplarıma göre Temmuz tatilinden dönmüş ve Ağustos temposuyla aşık olmuş Eylül'de evlenmiş olmalı ki, Mart'ta Ankara'da tevafuken karşılaştığımda karnı burnundaydı. Yani bana sarılarak ağlayan ve "sensiz yaşamam" diyen biri tam 8 ay sonra karnında doğmayı bekleyen bir bebekle gayet mutlu, güleç ve huzurlu bir şekilde kocasının koluna girmiş AnkaMall'de yürüyordu.
Geçen ay bir ortak arkadaşımızın Facebook duvarında etiketlendiği bir fotoğrafta iki çocuk ve karnı hafif çıkık gördüm. MaşaAllah. Allah mesut etsin ve Allah çocuklarını bağışlasın.

Cinsel isteği, hevesi, macerayı, büyülü anları; sevgi ile aşk ile evleneceğiniz insan ile karıştırmayın.
İleride daha çok üzüleceğiniz ve sizin şerefinize dokunacak hareketlerden uzak durun.
Tüm genç kızlara tecrübeli bir erkek olarak tavsiyem şudur:

EN GÜZEL ÇEYİZİNİZ DOKUNULMAMIŞLIĞINIZ OLSUN.

Selam ve Dua ile

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder